09 Şubat 2007

Livaneli..



Oldum bittim severim Livaneli'yi. Adını ilk duyduğumda sanırım 8-9 yaşlarındaydım, yani 74 doğumlu olduğuma göre bu adın telaffuz edilmesinin pek de hoşlanılmadığı zamanlarda.. Annenannemin bahçesindeki dut ağacının altında oynarken eniştemin "Livaneli" dinlediğini söyleyivermişti kuzenim.. O zaman kadar hiç böyle garip bir ad ve soyad duymamıştım, kuzenim benden 2 yaş kadar küçük olduğu için herhalde kafadan atıyor diye düşünmüştüm, taaa ki bir gün evlerinde Zülfü Livaneli kasedi görene kadar..
Şimdi o hangi kasetti hatılamıyorum ama zaman geçtikçe, aklım başıma gelmeye başladıkça bu adamın gerçekten çok farklı bir kimliği olduğunu anlamaya, yaptığı müziklerden büyük keyif almaya, çok sevdiğim eniştemi daha da çok sevmeye başlamıştım. Yer Demir Gök Bakır filminin müziğini bunca yıldır dinlerim ama hala tüylerim diken diken olur, ilk dinlediğim gün gibi etkiler beni..Hele de Zor Yıllar albümündeki Nazım Hikmet şiiri "Vapur"a yaptığı şarkıyı arada aklıma geldikçe sesimi sala sala söylerim, "yürek değil çarıkmış bu manda gönünden,teper paralanmaz, taşlı yolları"..
Sanat hayatının 35. yılı için verdiği konsere gidemediğim için de nasıl pişmanım. Neyse ki "Efsane Konserler" cd si o atmosferi hissetmeme bir nebze olsun yardım etti..
Dün akşam da "Leyla'nın Evi'ni" bitirdim, çok güzel bir kurgu, yalın ama etkileyici bir anlatım..Kitabın arkasında yazanlar şöyle:

Kimi zaman bir savaş bir kentin, bir ülkenin kaderini değiştirir, kimi zaman bir tek kişi koca bir ailenin...
Leyla: Yalılarda doğmuş büyümüş bir paşazade, bir Osmanlı soylusu...
Ali Yekta: Uşaklık kaderini değiştirme ihtirasıyla yanıp tutuşan bir İstanbullu...
Rukiye-Roxy: Almanya’da doğmuş, seks modelliği yapmış bir hip-hop’çı...
Livaneli, birbirini hiç tanımayan bu üç ayrı kişiliğin yaşamını, bir "İstanbul romanı"nda birleştiriyor. Kentlisi-köylüsü, varsılı-yoksulu, din hocası, söz sahibi bankacısı, gazetecisi... Her birinin bir nedenle ötekinin yaşamına girdiği, onu değiştirdiği günümüz Türkiyesi... Ve bir roman kahramanı gibi öne çıkan pırıltılı Boğaziçi’nde, Bosnalılar Yalısı’nın ilginç dünyası...
Leyla’nın Evi, dünyada sadece yaptığı müzikle değil, çeşitli dillere çevrilen, sinemaya aktarılan ve ödül alan kitaplarıyla da tanınan Livaneli’nin Mutluluk’tan sonraki romanı...

Okuyun, dinleyin, pişman olmayacaksınız..

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Ebrum ben de yazın okudum ve bayıldım o kitaba, annem de okudu o daçok beğenmiş.

Annelog Atölye dedi ki...

Aaa var bizde, okuyamıyorum birşeyler bu aralar, bundan başlayabilirim o zaman:)

Gamze dedi ki...

ben uzun zamandır, çok çok uzun zamandır kitap okurken ağlamamıştım ama Leyla'nın Leyla'ya yazdığı mektup beni ağlattı:(

BoriPori dedi ki...

selam püstüklü mama (senin adını ilk defa görüyorum, hemen ziyaret edicem).. kitabın her yeri güzeldi aöa dediğin gibi en can alıcı yeri Leyla'nın Leyla'ya mektubuydu..

sevgiler..